Mehmet Sadık Eratik vefat etmiştir. Kendilerini onursal başkanımız Lokman Ayva anlatıyor: Beyazay’ın ilk seçilmiş ve bu görevi uzun yıllar icra etmiş genel başkanıdır. Beyazay’ın isim babası ve yıllarca Beyazay’ın çalışmalarını finanse etmiştir. Onun hayırları ve çalışmaları sadece Beyazay’la sınırlı değildi. Bir gün özel bir sohbette ağzından kaçırmasından öğrendiğim pek çok öğrenciyi bursla desteklemiştir. Onların önemli bir kısmı memlekete hizmet etmişlerdir. Güvendiği kişilerin aracı olduğu ihtiyaçları sorgu sual etmeden hemen karşılar ve ihtiyacını karşıladığı kişilerden görüşüp teşekkür etmek isteyenlerle hiç görüşmek istemezdi. Özel olarak kurduğu bir hayır ekibiyle özellikle çocuk sahibi ve kimsesi olmayan kadınlara düzenli ayni yardımlar gönderirdi. Bir çok dernek, vakıflara öğrenci yetiştirmeleri için daire, bina alıp hediye etmiştir. En son sessiz sadasız yaptığı işlerden biri de Anadolu yakasındaki hastanelerin su sebillerine konan suları finanse etmekti. Sadık Bey tam bir İstanbul Beyefendisi, kendini çok iyi ifade eden ve ses tonu harika bir insandı. 1931 yılı doğumlu, Arnavut bir anne babadan doğmuş, İstanbul Erkek Lisesi’ni 1. olarak bitirmiş ve ardından da eczacılık okumuş entellektüel seviyesi çok yüksek bir insandı. Elim bir trafik kazası geçirip kör oluncaya kadar ilaç firmaları adına çalışmış, kör olduktan sonra kendi eczanesini açmıştı. Orada da hayali olan ilaç üretimine başlamış ve bunu İdeal Ecza adıyla uzun yıllar sürdürmüştür. Türkiye’de “borsa” kelimesi bilinmezken 1969 yılında hisse senedi ticaretina başlamıştı. Uzun yıllar borsa işi yapmıştır ve borsada hiç kaybetmemiştir. Kendisinden tavsiye isteyen insanlarla sohbetinde şahit olduğum şu sözleri hala kulaklarımdadır: “Ben küçük hisse senedi alırım. Alırken de ne kendimin, ne de karşımdakinin kkaybetmeyeceği şekilde işlemleri seçerim. Spekülasyonlara itibar etmem. Haram işle meşgul olan şirketlerin senetlerini almam. Onların değerlerini artıracak işlemlere girmem. Şirketi yöneten kişileri yakından tanırım ve takip ederim.” Borsa camiası kendisini “Kör Sadık” olarak tanırdı. Beraber vakit geçirip çalıştığımız sürelerde ne yalanına, ne tutarsızlığına, ne gıybetine, ne iftirasına asla rastlamadım. Körlüğünden şikayet ettiğine hiç rastlamadım ama yüreğini yakan acıları da vardı. Şahsım olarak da maddi ve manevi pek çok lütfuna mazhar oldum. O yüzden Rabbime niyaz ediyorum ki, Sadık Abimiz senin kullarına hep iyilik etti, sana layık bir kul olma, Kuran’ını hep anlama çabasındaydı. Bütün bunları sen daha iyi takdir edersin. Biz de kullarından olarak niyazımız, ona merhamet et, her türlü sıkıntıdan muhafaza et, Cennetinde Peygamberimizle beraber et, cemalini lutfet.” Ruhuna al-fatiha